Kaçırılan Fırsat

Çeşme’de herkesin dilinde persenk;

Burada turizm iki, bilemedin üç ay. Bundan ne olur? Bu sene esnaf perişan! Yanınızda üç milyonluk şehir var bunu niye değerlendir miyorsunuz? Cevap hazır;

Efendim, İzmirli kışın rüzgarda yağmurda evden adımını dışarı atmaz! Atmaz mı? Sen de attıracak kapasite, proje mi yok? Bir standardın, bir kaliten olmazsa... Derme çatma, kıytırık, hiç bir yatırım yapılmamış, zevksiz dört duvar arasında çayı veya kahveyi fahiş fiyata satarsan, Sen İzmirlinin yerinde olsan gelir misin? Farklı sunduğun bir şeyin var mı? Hem adam neyle gelecek, nasıl gelecek. Üç şeritli otoyolun var ama, ulaşımı olmayan bir ilçesin.

Önce çuvaldızı kendimize, sonra iğneyi başkasına batıralım. Türkçemizde çok güzel bir tabir vardır „bakar kör“ ! Hatırlar mısınız? Savaştan dolayı Yugoslavya yolu kapanmış, yurtdışındaki vatandaşlarımız akın akın gemilerle vatana geliyorlar. Çeşme teğet geçiliyor!

Ben yönetici olsam, masa mı sandalyemi limana atar, çay kahve ikram der, memelekete hoş geldiniz, sizi bir kaç gün güzel Çeşme’mizde misafir etmek istiyoruz, der ve de bir kaç gün kalmalarını sağlardım. Bu olanak değerlendirilseydi, bir sene sonra tüm oteller kışın bile dolardı. İşte bakar kör olunca seyredersin? Yıllarca Fırat ve Dicle’nin akmasını seyrettiğimiz gibi...

Bu iş öyle „Dünya Çeşme‘yi konuşuyor“ pankratları asmakla olmaz!